Makine Çevirisi ve Saçaklı Mantık

Posted by on Nisan 15, 2009 in Deneme, Manşet

Bu yazıyı okuduğunuza göre büyük bir olasılıkla makine çevirisini ya bir şekilde duymuşsunuzdur ya kullanıyorsunuzdur. Ya da hiçbiri… Ama adından da anlaşılacağı gibi insanın değil makinenin yaptığı çeviriden bahsettiğimizi anlamışsınızdır.

Saçaklı Mantık’la (Fuzzy Logic) bir yakınlığınız var mı? Felsefe veya bilgisayar dünyasındansanız cevabınız kesinlikle evettir. Yoksa kısaca şöyle özetleyebiliriz: yalnız siyah ve beyazın değil gri tonların da var olduğunu, karar aşamasında ara katmanların da hesaba katılması gerektiğini ileri süren, yani ikili mantığı değil çoklu mantığı, Aristo mantığını değil diyalektiği temel alan düşünce sistemidir.

Şimdi burada bilmediğim denizlere yelken açıp ne bir bilgisayar teknolojisinden ne de zaman zaman uhrevi boyutları da sorgulanabilecek bir felsefi düşünce sisteminin bilinmeyen yönlerinden bahsedeceğim. Sadece mütevazı çevirmen kimliğimle insan çevirisi ile makine çevirisi üzerine yapacağım bir düşünce egzersizini, bir denemeyi paylaşacağım sizinle.

Siyah kahve? Yoksa zenci kahve mi istersiniz? Ya da karanlık kahve? Ben şahsen sade kahveyi tercih ederim. Sütsüz.

Diyelim elimizde bir makine kahvesi kullanım kılavuzu var. Girişi etkileyici bir reklam diliyle hazırlanmış. Hani şöyle bir dil kullanılmış: “Sabah uyandınız. Gözlerinizi açamıyorsunuz. Kahve? Sade lütfen… Mutfaktan mis gibi hazır kahvenin kokusu geliyor….

Kılavuzun diğer bölümlerinde makinenin daha teknik detaylarına girilmiş. Monoton teknik kılavuz tercümesi yani…

Teknik dili görünce makineci/çevirmen kılavuzu alır, makineye takar!…

Metnin çevirisi şöyle çıkar: “Sabah uyandın. Gözlerinizi açamazsın. Kahve? Siyah lütfen…

Yorum yok…

C-3PO

Sinema tarihinin en ünlü robot çevirmeni: Star Wars / Yıldız Savaşları filmlerinden, C-3PO. Galaksinin milyonlarca dilini biliyor ve eşzamanlı çeviri yapabiliyor.

Bill Gates’in “0-1 imparatorluğu”nun galibiyetinin mi yoksa mağlubiyetinin mi göstergesidir bu? Siyah/beyaz, yes/no imparatorluğu… Gri/açık gri/koyu gri/yeşil gri/kızıl gri/mavi gri diye çeşitlenebilen ara tonları,  belki/olası/şartlı evet/şartlı hayır/evet ama/hayır ama diye sıralanabilen olası seçenekleri göz ardı eden bir imparatorluk bu. Aynı çoktan seçmeli test tekniğinde olduğu gibi. Soruyu cevaplamak için dört seçeneğiniz var, ama sorunun cevabı verilen dört seçenekten çok daha farklı yorumları da içeriyor olabilir. O zaman doğruya en yakın olan seçeneği işaretlemek zorundasınız. Ama tam doğru o mu? Beynin sınırlarını geriye çeken, kısıtlayan, etrafına bir perde ören bu imparatorluğun ürünlerinde Black=Siyah ise Black=Sade olamaz. Black=Sade olabilmesi için “kızıl gri” tonunun, “evet ama” seçeneğinin de tanımlanmış olması gerekir. Bu tanımlamayı yapabilmek, yani bağlama göre doğru kelimeyi seçmek çok gelişmiş, insan beynindeki nöron etkileşimine eş bir olasılıklar ve katsayılar bütününü gerektirir ki bugüne kadar böyle bir bilgisayar yazılımı üretilememiştir. Bu çok zor görevi misyon edinen dev yazılım kuruluşlarının lanse ettiği, ancak çıkan sonuçlara bakıldığında emekleme aşamasında olduğunu gördüğümüz makine çevirileri insan aklıyla yarışta inşa alanını ne kadar genişletip ne kadar yükseltebilecek? İnsanın dil zekasına ulaşabilmesi için dilde hem yatay hem de dikey büyümeyi gerektiren bu yazılım programları sonunda hedeflenen mükemmeliğe erişebilecek mi?  0-1 imparatorluğu bir kadim efsanenin gerçekleşmesini sağlayacak, yarım kalan Babil kulesi inşaatını tamamlayabilecek mi?

Cevap: a) Şartlı evet, b) Belki, c) Şartlı hayır, d) Evet ama.

Machine TranslatorAncak bu ve benzeri cevap seçeneklerinin de var olduğunu kabul ettiğimiz zaman, bu durumu beyinlerimizin algıladığı, dilimizin telaffuz ettiği anda insanoğlu makine çevirisi ile dillerarasında tam anlaşılırlığı sağlayabilir ve belki bununla bağlantılı olarak uluslar, ırklar ve kurumlar arasındaki önyargılar sona erebilir.

Peki Babil Kulesini yeniden inşa etmeye çalışan insanoğlunun bunu yaparken kolaya kaçıp (ya da çaresizlikten) kendi dilinin sınırlarını kısıtlama girişimine ne demeli? “Kontrollü Dil” kavramı ile şimdi de bilgisayarın bilinen formatlarda, yani 0-1 imparatorluğunun hakimiyetinde çeviri yapmasını kolaylaştırmak için artık “kontrollü bir dilde” yazı üretecekmişiz kurumlarımızda. Yazılım o dilin ne kadarını biliyorsa o kadarını yazacağız yani, çevrilmesini istediğimiz metinler için. Beynin sınırlarını geri çekmeye, kısıtlamaya devam edeceğiz yani… Bu noktada George Orwell’in bir kahin mi yoksa insan beyninin sınırlarını çok iyi çözümlemiş bir deha mı olduğunu ve “kontrollü dili” bir sonraki yazımıza bırakarak şimdi sıcak bir kahve içelim. Sade lütfen.

(Çeviride Kontrollü Dil ve Dil Tutulması)