Aşk Dört Harfli Bir Sözcüktür!
Çeviri eleştirilerinin çevirmenlerin meslekleri üzerinde etkili olduğu, çeviri hataları olarak saptanan şeylerin çeviri kitapların toplatılıp düzeltilmesine, yeniden çevirtilmesine bile yol açabildiği bir dönem yaşıyoruz. Çevirmenin mesleki kimliği sizce neleri içeriyor, çevirmen çeviri kararları vermek ve bu kararları savunmak için hangi olanaklara sahip?
Bunlar çevirmenliğin maddi ve mesleki koşulları, aynı zamanda örgütlenme eksikliğinin sonuçları. Çok kimliklilik bu anlamda bir zorunluluk. Kitap çevirmeni kimliği de böyle zorunlu bir çeşitlilik içeriyor. Ben de bu dosyadaki sorunuzu çevirmen kimliğimin yanında çeviri araştırmacısı ve eğitmeni kimliklerimle yanıtlıyorum. Bu “çoklu-kimlik” durumu neredeyse ortak kimliğimiz gibi. Yan ya da asıl kimlikler, uzmanlıklar çeviri yapılan konu ve alana birikim olarak yansıdıkça “uzman çevirmen” kimliği güçleniyor. Tabii, çevirmen kimliğinin farkında olmayan bir grup da var. Çevirilere yöneltilen eleştiriler karşısında en çok onlar yıpranıyor. Sık çeviri yaparak hayatını sürdürmeye çalışan, yaptıkları işin tam farkında olmayan, çeviriye ve çevirmenliğe değer vermeyen bir ortamda düşük ücret ve düşük kaliteyle çalışmayı “kader” sayan geçici ya da güvensiz çevirmenler bunlar. Görünmüyorlar, yoklar. Eleştiri alınca bir daha çeviri yapmıyorlar. Belki kitap çevirmenliği tek başına geçimlerini sağlasa, üç ayda bir kitap çevirmeleri gerekmese, kendilerini köle gibi görüp “yok” saymak yerine çıkıp gururla “çevirmenim” diyebilirler. Tam tersi bir örnek de kitap çevirisini para için yapmadığını düşünen ve gerçekten de bu gelire ihtiyacı olmadığı halde çeviri yapan çevirmenler. Onlar bu adanmışlıklarıyla çevirmen kimliğini aslında yüceltir idealleştirirken çevirinin meslek olarak görünmesini “zorlaştırıyorlar”.
Çeviri kararlarının çevirmen tarafından savunulması ve çevirilere yöneltilen eleştirilerin yanıtlanmasında çevirmen kimliğinin oynadığı role gelmek istiyorum. Çeviri kararları hayatta aldığımız bütün kararlar gibi etkileri ve bir bütün içindeki yerleriyle değerlendirilirler. Burada çeviribilimden destek alabilirim Çünkü çeviribilim çeviri uygulamasını anlamaya, anlatmaya çalışan, varlık nedeni uygulama olan bir bilim. Çeviri eğitimi de uygulamalı yönüyle bilinçlendirme ve çevirmen kimliğine hazırlama eğitimi. Eğitim, deneme-yanılmayla geçen süreyi kısaltıyor, düşünme, sorgulama, açıklama, gerekçelendirme becerileri kazandırıyor. Çeviribilim, özellikle seksenli yıllardan başlayarak tanımlayan, açıklayan yaklaşımlarıyla “her çeviriye incelenmeyi hak eden bir ürün” olarak bakıyor, araştırmacıdan çeviri sürecini bütün bileşenleriyle incelemesini bekliyor. Bu nedenle de öznel yargılar, “beğendim”, “iyi olmamış”, “şöyle olmalıydı”, “kötü” vs. çeviribilimin eleştiri alanından uzak. Çevirmenlere gazetelerde, dergilerde yöneltilen eleştirilere (olumsuz olanlara) bakınca hep çevrilen metne “sadakate” odaklandıklarını görürüz. Çevirmenler ise eleştirilere yanıt verirken bize çeviri sürecini yönlendiren özel kısıtlamaları açıklamaya, neden öyle yaptıklarını anlatmaya çalışırlar. Bu açıklamalar çevirmenin yaptığı işe güveni ve inandırıcılığı ölçüsünde kabul görse de “sadakatsizlik” tepki yaratır. Okurlar çeviride “yaratıcılığı” çevirmenin sadakatsizliği, etik dışı davranışı sanabilirler ama hiç bir çevirinin “mutlak” sadakat ürünü olamayacağı, İncil çevirisinde bile kültüre göre kavramsal uyarlamalar olabildiği, anlatılırsa düşünceleri değişir. Düz çeviri de kültürel çeviri de hep çevirinin amacına göre, bağlam içinde alınmış kararlardır, tek ve mutlak değildirler. Örneğin, “Love is a four-letter word”, “Aşk üç harfli bir sözcüktür” ya da harf sayısına sadık kalıp “Love (aşk) dört harfli bir sözcüktür” gibi düz karşılıklarla, deyim, argo anlamıyla “Aşk ayıp bir sözcüktür”, “Aşk küfürdür” ya da daha kaç biçimde aktarılırken “sadakat” metnin bütününe uyan bir karşılık bulmak için gösterilen “yaratıcılıktan” geçmez mi? Çeviri sürecinde sadakat zahmetlidir, değiştirme, düzenleme gerektirir. Çevirmen bilinçli olarak çevirdiği eserin özelliklerinin aynısını yaratmaya çalıştığında, yani “yüksek sadakati” amaçladığında da ortaya çıkan çeviri tek ve son değil, bir seçenektir. Çevirmen kimliğiyle bakınca da durum bu, çeviri araştırmacısı kimliğiyle de. Çünkü olan, yaşanan bu. Sonrası eleştirinin alanı ama, bilimsel ya da popüler olsun, ölçütlü eleştirinin. Oysa çeviri yapanlar bile çeviriden söz eder ya da eleştirirken çelişkiye düşüyorlar. Yapılan (kararların belli bir duruma, döneme göreliği) ile anlatılan (sadakat söyleni) arasında bir uçurum olabiliyor.
Hangi çevirmenler eleştirileri “göğüsleyebilir” dediğimizde yanıt aslında basit. Yaptığı işi daha önceden düşünmüş ve kararlarını bilinçli almış olanlar. Bu bilinci besleyen başka kimlikleri, konumları ve birikimleri olanlar daha güvenli hareket edebiliyorlar. Örneğin, 2003 yılında Simyacı romanının çevirisine yöneltilen “ideolojik” eleştirilere (örneğin “kule” yerine “minare”, “şarkı” yerine “ezan” sözcüklerini öneren tavra) metnin çevirmeni şair, yazar Özdemir İnce kararlarını kaynağını, nedenini, etkisini hesaplayarak bilinçli aldığını gösteren yanıtlar vermişti. Ama eleştirilere yanıt vermek güven, birikim ve farkındalığın yanı sıra çevirmen örgütlenmesi ve destek mekanizmalarını da gerektiriyor. Yoksa çoğu çevirmen çeviri sürecinin özelliklerini düşünmeyen, ölçütü belli olmayan eleştirilerin altında ezilip kalabiliyor. Çevirmenlerin düşünerek karar alıp kararlarının arkasında durdukları, nasıl karar aldıklarını anlatabildikleri, çeviriden geçinebildikleri bir kültür ve yazın ortamında çevirmen asla yaptığı işin “ikincil” görünen doğası nedeniyle “kolay” hedef olmaz. Kararlar karar alma sürecini ve gerekçeleri dikkate alan bir eleştiriye her zaman açıktır.
(Varlık , Haziran 2006.)
DOSYA: ÇEVİRİNİN SINIRLARI VE ÇEVİRMENİN SORUMLULUKLARI
Giriş Yazıları: Çevirinin Sınırları ve Çevirmenin Sorumlulukları – Dilek Dizdar * “Şair Kadar Çevirmen Var” – Sabri Gürses * Yazılar: Çeviri Eğitimi – Ayşe Nihal Akbulut * Şiiri Şairler Çevirmeli – N. Berrin Aksoy * Çevirmen Bütün Vücuduyla Çevirir – Şebnem Bahadır * Avrupamerkezcilikten Uzak Çeviri – Özlem Berk * Aşk Dört Harfli Bir Sözcüktür! – Alev Bulut * Kültür ve Düşünce Metinleri Çevirmenliği – Elif Daldeniz * Uzmanlık Çevirisi – F. Sâkine Eruz * Çevirinin Ötekisi – Theo Hermans * Çevirmen Makine mi? – Ülker İnce * “Farklı” Dünya Görüşleri, “Farklı” Çeviriler… Ve Kuran Çevirileri – Ayşe Banu Karadağ * Çeviribilime İhtiyaç Duyanların Çevirmenler Olması Gerek – Turgay Kurultay * Çeviriye Bilimsel Bakış Ve Türkiye’deki Gelişmeler – Turgay Kurultay * Çeviri Çocuk Edebiyatı ve Çocuk Edebiyatı Çevirisi Üzerine – Necdet Neydim * “Yerelleştirme”nin Tanımı – Işın Bengi Öner * Popüler Kültür ve Çeviri – Betül Parlak * Çevirmenin Özgürlüğü – Çağlar Tanyeri * Çeviribilim Açısından Edebiyat Çevirisi – Çağlar Tanyeri
0 Comments
Trackbacks/Pingbacks