Ve Çeviribilimciler 100 Temel Eser’e El Koydu

Posted by on Ağustos 25, 2006 in Güncel

Radikal gazetesi, 100 Temel Eser çevirilerine ilişkin haber dizisinin birinci haftasının sonuna doğru, Emre Boztepe imzalı “Victor Hugo’yu da hidayete erdirdiler” (25 Ağustos 2006) yazısıyla çeviribilimcilerin görüş ve araştırmalarına yer verdi:

İSTANBUL – Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edilen ‘100 Temel Eser’in sadece ilköğretim öğrencilerine yönelik yapılan baskılarında değil her yaş grubuna yönelik çevirilerinde ideolojik ve dinsel çarpıtmalar bulunuyor. İÜ Edebiyat Fakültesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Necdet Neydim’e göre bu sorun yayınevleri tarafından telif ödemeden basılan kitapların denetlenmemesinden kaynaklanıyor. Neydim, çoğu zaman varolan bir çevirideki anlatımı değiştirip orijinal metinle alakası olmayan ifadelerin yerleştirildiği bu kitaplarda birçok yazım ve anlatım yanlışının bulunduğunu söylüyor.
İÜ Edebiyat Fakültesi Çeviribilim Bölümü’nde yapılan araştırmada çevirilerdeki çarpıklıklar göz önüne seriliyor. ‘100 Temel Eser’den biri olan Pinokyo’nun üzerinde muhafazakâr olarak bilinen yayınevleri tarafından dinsel oynamalar yapılmış. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Almanca Mütercim Tercümanlık Bölümü yüksek lisans öğrencisi İnanç Bakkalbaşı’nın araştırmasına göre ‘Pinokyo’da şu değişiklikler yapılmış:

‘Kukla asla canlanmaz’
Zambak Yayınları’ndan çıkan Pinokyo’nun önsözünde kitabın kısa bir özetine yer verildikten sonra, cansız tahtadan yapılmış kuklanın gerçek hayatta asla canlanamayacağı, kitapta anlatılanların, inanç ve geleneklerimizin dışında olduğu belirtiliyor. Ruhun ancak Allah tarafından üfleneceği, başka insanların veya varlıkların cansız bir nesneyi canlandırmalarının mümkün olamayacağı vurgulanıyor.
Nehir Yayınları’ndan 2005 yılında çıkan Pinokyo’da da şu diyalog yer alıyor:
Pinokyo: Oh baba! Burasını cennete çevirmişsin…
Galip Usta: Burasını cennete çeviren asıl sensin oğlum.
Pinokyo: Nasıl yani ben ne yaptım ki? Sadece seni üzdüm…
Galip Usta: Hayır çocuğum, hepsi bu değil. Evet, önce yaramaz bir kuklaydın. Ama sonunda iyi bir çocuk olarak evine döndün. İyi bir çocuğun bulunduğu bir ev cennetten bir köşe demektir.”
Ayrıca diğer bütün çevirilerde ‘peruk’ olarak geçen Gepetto’nun püskülü, bu metinde ‘takke’ olarak adlandırılıyor. “Haydi şu takkemi uzatıver de barışmış olalım.”
Oysa söz konusu bölüm Nihal Yeğinobalı’nın çevirisinde şu şekilde:
“Pinokyo koşup onun boynuna sarılarak “Baba, babam benim, ne oldu böyle?” diye bağırdı. “Biliyorsan sen anlat bana.”
Geppetto, “Evimizdeki bu değişim senin işin, Pinokyo” dedi.
– Benim ne ilişiğim var?
– Şöyle: Yaramaz çocuklar uslanır, iyi çocuk olursa yuvalarını mutlulukla yenileştirip zenginleştirmek ellerindedir.

Annen baban sağdır inşallah!
Benzer bir durum Kervan Yayınları’ndan çıkan Pinokyo’da da karşımıza çıkıyor. Kitapta dini ve ideolojik unsurlar sıkça kullanılıyor. Kitapta örneğin şöyle bir diyalog bulunuyor:
Pinokyo: Allah sizden razı olsun efendim.
Ateşyiyen: Eksik olma! Nasıl anan, baban hâlâ sağdırlar ya inşallah.
Pinokyo: “Ah, babacığım, babacığım! Şimdi burada olsaydı, ben açlıktan ölür müydüm hiç? Aman Yarabbi ne berbat bir hastalıkmış!”

Sefiller’de Cenab-ı Hak adaleti
Timaş Yayınları’nın piyasaya sürdüğü Victor Hugo’nun ‘Sefiller’ kitabı içinde birçok ilginç ifadeyi barındırıyor. Galatasaray Üniversitesi Araştırma Görevlisi Şilan Evirgen’in araştırmasına göre çevirmen adı vermeden yayımlanan kitapta birçok çarpıtma var. Sekiz ciltten oluşan kitap 518 sayfaya indirgenmiş.

Hugo’nun inancı
Romanın önsözünde Victor Hugo’nun yaşamöyküsünde dikkat çekici göndermeler var: “O da (V.Hugo) çoğu Fransız gençleri gibi, dinsiz yetişti” ve son paragraftaki “Victor Hugo, 1885 yılında ölüm döşeğinde iken, papaz istemedi: “Allah’a inanıyorum, ahirete inanıyorum; fakat hiçbir kilise papazını başımda istemiyorum” cümleleri yazarın Müslüman olduğuna dair göndermeler barındırıyor.
Orijinal yapıtta ‘Monsieur Myriel’ olarak adlandırılan birinci bölüm Timaş’ın çevirisinde ‘Bir Tövbekâr’ şeklinde sunulmuş. Metindeki diyaloglar da zaman zaman önemli değişikliklere uğramış. Timaş’ın çevirisi oldukça kısaltılmış olduğundan orijinal metinle ilgisini kaybetmiş.

‘Allah’a kalmış iş’
Timaş’ın çevirisi şöyle:
– Gördünüz mü kardeş? Allah yamalı hırkaya razı olan kuluna böyle gümüş sırmalı elbiseler giydirir!… Bu altınlar da sizin kısmetinizdir… Kiliseni tamir ettir; artanı ile de fakirleri giyindir…
Papaz tereddüt içinde: Helal midir, efendim?
Piskopos onun sırtını okşayarak:
– Bak kardeş! dedi, insanlar zulmeder; Allah adalet eder!… Cenab-ı Hak cimrilik yapan servet sahiplerinin başına Kravat gibilerini musallat ederek insanları uyarır… Bu para, zenginlerin fakirlerden esirgediği sadakadır. Kravat’ın eliyle bize ulaşmıştır. Eğer “Kravat bundan sevap alır mı?” derse; bunun cevabını ben veremem… O Allah’a kalmış bir iştir…
Timaş’ın çevirisi kısaltılmış olduğu halde orijinal metinde olmayan ifadeler eklenmiş. Bire bir çevirideyse yamalı hırka değil papaz cüppesi giyen birileri var: “İşlerin yoluna gireceğini söylemiştim! der ve gülümseyerek ekler: Bir papazın beyaz üstlüğü (papazın cüppe üstüne giydiği beyaz üstlük) ile yetinene, Tanrı başpiskopos cüppesi gönderir.

Ahiret inancına sahip Robinson Crusoe
Ali Çankırılı’nın 2001’de Timaş Yayınları’ndan çıkan Robinson Crusoe’sunun önsözünde “Yazarın bu eserin konusunu, Ibn Tufeyl’in Hayy bin Yakzan adlı eserinden aldığına dair pek çok tespit yapılmış” deniyor.
İstanbul Üniversitesi’nden Özge Çelik’in araştırmasına göre özgün metinlerdeki açgözlülüğün reddi, doğaya dönüş gibi motifler, Timaş’ın çevirisinde medeniyete duyulan nefrete dönüştürülmüş. Kaynak metinlerde yer almayan “medeni dünya” ifadesi metne konulmuş. Medeni dünya, açgözlü, ‘modern elbiseler’ giyen korkunç insanlarla dolu bir yer olarak nitelendirilmiş. Yine metinde olmayan ‘Ahiret’ inancı, “Herhalde ölüp de öteki dünyaya göçmüş olanlar da benim gibi düşünüyorlardır” ifadesinin eklenmesiyle kitaba girmiş:

‘Kendini medeni sananlar’
“Bunları düşündükçe, medeni dünyanın insanlarından soğuyordum… Onların değer verip üzerinde titredikleri servetler gözümde küçülüyordu. Allah vücut sağlığı verdikten sonra, medeni dünyanın biçbir şeyine ihtiyacım yoktu… Herhalde ölüp de öteki dünyaya göçmüş olanlar da benim gibi düşünüyorlardır. Kendisini medeni zanneden insanların ne ahmakça şeylerin peşinden koşturduklarını görüp, onlara gülüyorlardır. Allah’ım, verdiğin nimetleri ve lekesiz hayatı takdir edebilmem için, medeni dünyadan kalan kalbimdeki pasları temizle!.. Ancak o zaman sana lâyığı ile şükredebilirim. Sana şükrederken, kalbimin ve bütün duygularımın da bana eşlik etmesini istiyorum…”

Müslüman bıyığı yok oldu
Timaş Yayınları’nda bir diğer dikkat çekici ayrıntıysa orijinal metinde bulunan ‘Müslüman bıyığı’ ifadesine yer verilmemiş olması.

Peter okudu, ailesi dua etmeye başladı
Alman yazar Jonanna Sypri’nin çocuk klasiği Heidi’nin çevirilerinde de oldukça önemli çarpıtma ve hatalar var. Özellikle Nehir Yayıncılık tarfından piyasaya sürülen çeviride birçok ideolojik unsur yer alıyor.

Tanrı yerine Allah
İstanbul Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü yüksek lisans öğrencisi Demet Aytekin’in araştırmasına göre orijinal metindeki ‘Tanrı’ kelimesi yerine ‘Allah’ sözcüğünün kullanılmasının yanı sıra, orijinal metinde yer almayan birçok ifade kitaba eklenmiş. 2005 yılında Nehir Yayıncılık’tan çıkan kitaptan bir bölüm şöyle:
“Peter ‘Başardım’ diye haykırdı, ‘Artık ben de okuyabiliyorum.’
Ninesi de annesi de sevinçle dua ettiler Allah’a: Allah’ım şükürler olsun sana!..”
Aynı bölüm orijinal aslından tam çeviri yapmış olan Engin Yayıncılık’ta şu şekilde yer alıyor:
“Annesi kitabı oğluna verdi ve nine dinlemeye hazırlandı. Peter masaya oturdu ve gerçekten okumaya başladı. Her satırın sonunda annesi inanamayarak, haykırıyordu:
– Gerçekten okuyorsun. Bu nasıl oldu?
Nineyse hiç konuşmadan sessizce dinliyordu.”

Bu haberde konu edilen çeviriler, doğal olarak, çevirilerden alınan örneklerin metin düzeyinde farklılığının sergilenmesiyle sınırlı kalıyor. Klasik eser çevirilerinde ideolojik çeviri kararlarının ayrıntılı bir incelemesini, daha önce Yrd. Doç. Dr. Ayşe Banu Karadağ, “Edebiyat ve Kültür Dizgesini Şekillendirmede ‘İdeolojik’ Açıdan Çevirinin ve Çevirmenin Rolü” (2003)adlı doktora tezinde yapmıştı. Bu tez çalışmasında, yukarıda anılan Ali Çankırılı’ya ait Robinson Crusoe çevirisi birçok açıdan incelenmiş ve Türkçe’de ideolojik çevirinin boyutları, çeviri kararlarının yayınevi-çevirmen-okur açısından değerlendirilmesiyle ortaya konmuştu. Bu tez çalışması, bir bakıma, 100 Temel Eser felaketini önceden haber vermiş olan bir çalışma sayılabilir.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir