Yanlış ‘Çeviri’ Bağdat’tan Döner

Posted by on Temmuz 27, 2010 in Güncel, Manşet, Yorum

Son günlerde Kürt sorununun bir kez daha açmaza girdiğine ilişkin haberlerin ardı arkası kesilmezken, 21 Temmuz’daki BBC Türkçe haber bülteninde bütün olan bitenin üstüne tuz biber olabilecek bir haber yayınlandı. Habere göre Murat Karayılan “bağımsızlık” ilan etmekten söz ediyordu. Şaşkınlıkla haberi dinlerken, bir yandan da yıllardır ayrılık istemediğini belirten bir örgüt nasıl oldu da bir çırpıda böyle bir karara vardı diye düşünüyordum. Takip edebildiğim kadarıyla yıllardır süregiden kısır döngüde pek bir değişiklik olmamıştı, bu nedenle duyduğum haber dünya bilgimle örtüşmediğinden anlamlandırma sorunu yaşıyordum. Bir anda işittiğim bu haberle ilgili endişe ve merakım, iki gün sonra BBC Türkçe internet sitesinde yayınlanan haberle sona ermiş oldu. “PKK haberi ile ilgili düzeltme” başlıklı bu haber, BBC Türkçe Servisi Editörü Murat Nişancıoğlu’nun kaleminden çıkmıştı. Haberi okurken, bir yandan “evet, aslında kısır döngü devam ediyormuş, değişen birşey yok” diye rahatlarken (!) diğer yandan okuduğum yazının çeviribilimle olan bağlantılarını düşünüyordum. Bir anda ülke meselelerinden uzaklaşıp yıllardır çeviribilimde tartışılan başka kısır döngüler üzerinde düşünmeye başladım: yanlış çeviri, yorum, hata, sadakat, etik, çevirmenin özgürlüğü ve sorumluluğu, uzman çevirmen hatta haber metni çevirisi, ideoloji vs.

Editörün, haberci gözüyle bir haber düzeltmesi olarak kaleme aldığı yazıyı, bir çeviri düzeltmesi olarak da okumak mümkündü aslında. Üstelik farklı açılardan çeviribilimin temel tartışmalarına konu olabilecek nitelikler barındıran bir yazı söz konusuydu. Haber kısaca, Karayılan haberi ile ilgili dinleyicilerden gelen uyarılar sonucu mülakatın tekrar gözden geçirildiğini ve bir çevirmen aracılığıyla yapılan mülakatta Kürtçe’deki ‘serxwebun’ kelimesinin değil de “’kendi başımıza’, ‘kendimiz’, ya da ‘bağımsız olarak’ anlamına gelen ‘serbixve’ kelimesini[n] kullanılmış” olduğunu yazıyordu. Nişancıoğlu metnini şu sözlerle tamamlıyordu: “Bizim mesleğimizde, bir tek kelimenin bile haberin, yapılan bir mülakatın anlamını ciddi şekilde değiştirebileceğini gösteren iyi bir örnek bu. Haber değeri olan gelişmeleri nesnel ve tarafsız bir tutumla aktarma görevimizin yanında, yapılan yanlışları düzeltme sorumluluğumuz da var. Dolayısıyla, Karayılan haberimizi düzeltiyor ve özür diliyoruz.”

Böyle bir duruma çeviribilimsel bakış açısıyla bakıldığında, sorun elbette, bütün sorumluluğu çevirmene yükleyerek daha dikkatli olunması gerektiğini dile getirip kıssadan hisse çıkarmak değil. Sözlü olarak yapılan bir çevirinin, yazılı metne dönüştürülüp ardından editoryal denetimlerden geçerek bir haber metnine dönüşme süreci içinde kimin hangi hatayı nasıl yaptığının saptanmasının da pek bir önemi yok. Bir daha böylesi vahim hataların yaşanmaması için ne gibi önlemler alınabilir konusunda kafa yormakta mutlaka yarar vardır; hatta çevirmenlerin daha iyi yetiştirilmeleri gerektiği, ehil ve deneyimli olmayanların çeviri yapmaması gerektiği de dile getirilebilir. Ancak tüm bunlar, çeviride hata yapma olasılığını hiçbir zaman sıfırlayamaz. Hele ki sözlü çeviri söz konusuysa…

Bu olay şimdiye dek basın yayın ve yayıncılık alanında ortaya çıkmış bütün “çeviri hatası” haberlerinden biri sadece ve bundan sonra da bu tür haberler olacaktır. Değişen ya da belki değişecek olan haberlerin veriliş tarzı olabilir, eğer “çeviri eleştirisi” toplumsal alanda da istenen düzeye ulaşırsa. Ortaçağdan bu yana, Etienne Dolet olayında yaşandığı gibi, artık çevirmenler yanlış çeviri yaptıkları için meydanlarda yakılmasalar da, genelde her hatanın sorumluluğunun çevirmene yüklendiği, içinde yaşadığımız toplumda hala çok yaygın bir davranış. BBC haberinin olayın bütün sorumluluğunu çevirmene yüklemeye çalışmadan yazılmış olmasını, bir ‘çeviri düzeltmesi’ değil de ‘haber düzeltmesi’ olarak ifade edilmesini bilinçli bir tercih olarak değerlendirmek zor olsa da, alışagelmiş refleksle ‘çevirmen suçlu’ denmemiş olması yine de olumlu bir gelişme olarak kabul edilebilir.

Asıl olarak, bu haberin bence dikkat çekici ve önemli olan (kendimce kıssadan hisse çıkarabileceğim) yönü, haberin “düzeltilmiş” olmasıdır. Daha doğrusu, düzeltilmesi gerektiğinin farkına varılmış olmasıdır. Bunun olabilmesi için, benim de dinlerken ve editörün de yazısında sözünü ettiği ‘anlamlandırma sorununun’ yaşanmış olmasıdır. Bir metindeki ifadeleri ‘doğru’ ya da ‘yanlış’ kılan sözcük seçimlerinin ‘o’ ya da ‘bu’ sözlükteki karşılığının olması değil, gerçekliğin bilgisiyle örtüşüp örtüşmediğidir. Benim bu haberde önemli bulduğum nokta tam da burası; haberin ilettiği bilginin çevirmen ve editör denetiminden geçmiş olsa da, asıl redaktör/editör olan ‘gerçekliğin’ denetimine takılmış olmasıdır. Bu da çevirinin (elbette haberci gözüyle de haber metninin) yaşamla nasıl yakın bağlantı içinde olduğunu, bizim çevirmenler olarak, masa başında, kabinde, kendi yalıtılmış ortamlarımızda ürettiğimiz metinlerin, her ne denetimden geçerlerse geçsinler, asıl denetime tabi oldukları düzeyin gerçeklikle buluştukları nokta olduğunu gözler önüne seriyor. Çeviri kuramlarının ‘işlevsellik’ diye niteledikleri şey, metnin gerçeklikle temas ettiği bu nokta olsa gerek. İşlevi olmayan, okuruyla, alıcısıyla buluşmayan bir metin ne kadar redaksiyondan geçerse geçsin aslında ‘gerçek’ bir denetimden geçmiş sayılamaz.

Bence ancak bu gerçeğin, yani metin üretiminin yaşamla olan yakın bağının, kullandığımız her sözcüğün insanların yaşamına mal olabileceğinin bilincinde olursak, çevirmen sorumluluğunun farkına varır ve ona göre davranışlarımızı ve seçimlerimizi belirleyebiliriz. Elbette çevirinin her alanında insan hayatını tehlikeye atabilecek çeviriler yapılmıyor ancak toplum çevirmenliği, mahkeme çevirmenliğinden tutun da birçok uzmanlık metni, kullanmalık metinler insanların/kullanıcların yaşamlarını yakından ilgilendiriyor aslında. Çeviri konusunda etik bir tutum benimsemek gerekiyorsa,  bu noktadan bakmakta yarar var gibi görünüyor.

Beni ülke gündeminden alıp çeviri sorunları üzerinde düşünmeye sevk eden bu haber metnin bir başka rahatlatıcı yönü de çeviri alanıyla çok fazla paralellik kurulabilecek habercilik alanındaki sorumluluk bilinci. Orwell’in 1984’ünde, yeniden yazılan haber metinleri ‘gerçekliği’ belirlerken, günümüzde gerçekliğin haber metnini belirliyor olması ve örtüşmenin olmadığı durumlarda haberin düzeltilip özür dilenmesi, sorumluluk bilinci, etik davranış ve güven ilkesinin korunması açısından rahatlatıcı.

(Yazıda anılan BBC Türkiye haberleri: “PKK: BM gözetiminde koşullu silah bırakabiliriz” * “PKK haberi ile ilgili düzeltme“)

(Editörün notu: Eylem Alp’in bu etkileyici yorumuna küçük bir not eklemekte yarar olabilir. BBC Türkiye düzeltme yazısında, BBC’nin “Seeking out the PKK gunmen in Iraq’s remote mountains” adıyla yayınlanan yazısının Türkçe çevirisinin bir kısmının sorunlu olduğunun fark edilmesinin ardından, muhabir Gabriel Gatehouse’un Kürtçeden İngilizceye yanlış çeviri yaptırdığının saptandığı ve bu yanlış çevirinin her iki dildeki yayında da düzeltildiği belirtiliyor. İlginç olan bir nokta da, yazının BBC Türkiye versiyonunun orjinal yazının ciddi bir şekilde eksik bir çevirisi olmasıdır.)