Kamu Çevirmenleri Haklarını Arıyor

Posted by on Eylül 28, 2010 in Güncel, Manşet, Yorum

Bir kamu çevirmeni resmi kurumlarda çalışan çevirmenlerin temel sorunlarını ve örgütlenme hedeflerini dile getiriyor. Yazıyı yazarın mesleki kimliğine zarar vermemesi için isimsiz yayınlıyoruz:

KAMUDA ÇALIŞAN ÇEVİRMENLERİN HİZMET SINIFI SORUNSALI

İşinden çıkıp akşam 19.00’da evine ulaşmış, yemeğini bilgisayarın başında yemek zorunda. Çünkü tercüme bürosuna yetiştirmesi gereken metinler ona yemek, belki uyku için de zaman vermiyor. Çevirmen arkadaşımız bir devlet dairesinde “mütercim” unvanıyla çalışıyor ama 9-6 mesaisinden sonra ikinci özel mesaisine başlamak zorunda, çünkü aldığı maaştan ev kirasını da ödedikten sonra eline bir şey kalmıyor. Neyse ki evli değil ve akşam zaman ayırması gereken bir ailesi yok.

Çevirmenlerin eserlerinin izinsiz olarak dağıtılması ve kullanılması, adaletsiz ücretlendirme gibi sıkıntılarla çevirmenlere birer hayaletmiş gibi davranılması söylemine alışkınız. Maalesef bu durum devletin devamlılığının teminatı olan devlet memurlarının içinde bulunduğu sistemde de değişmiyor. Devletin çevirmenleri de hayalet gibi görülmekte ve hak ettiklerinin altında koşullarda çalışma yaşamlarını sürdürmek durumunda kalmaktadırlar. Çevirmen arkadaşımıza layık görülen maaş, Devlet Memurları Kanunu’nda ‘hizmet sınıfları’ konusundaki yanlış ve acilen düzeltilmesi gereken bir sınıflandırmanın eseridir. Mütercim/tercüman unvanlı devlet memurları, Devlet Memurları Kanunu ile belirlenmiş Hizmet Sınıfları içinde yanlış kategoride bulunmaları sebebiyle maddi ve manevi olarak yıpranmaktadırlar ve Türkiye genelinde çeşitli bakanlıklara ve kurumlara dağılmış mütercim kadrolarını temsil edecek bir bakanlık bulunmamasından dolayı hak arayışı yolunda yalnız kalmaktadırlar.

Devlet Memurları Kanunu’na göre  “meslekleriyle ilgili görevleri fiilen ifa eden” memurlar Teknik Hizmetler sınıfına dahilken kamudaki çeviri emekçilerinin, aldıkları zahmetli eğitime rağmen, çalışma yaşamlarında hizmet sınıfı itibariyle Genel İdari Hizmetler sınıfında değerlendirilmeleri yani lise mezunu memurlarla eşit koşullara sahip olmaları ve Teknik Hizmetler sınıfı ile Genel İdari Hizmetler sınıfı arasında özlük hakları ve mali haklar yönünden belirgin farklılıklar bulunması çevirmenlerin açık hak kayıplarına sebep olmaktadır.

Bu yanlış sınıflandırma, kurumlardaki iş tanımı konusunda da kafa karışıklığı yaratmaktadır. Tabii ki hepsi değil, ama bazı kurumlardaki idareciler bu durumu istedikleri gibi yorumlayıp diğer kadrolardaki eksiklikleri joker olarak gördükleri mütercimlerle kapatmaya çalışmakta, hatta bazen evrak memuru gözüyle bakıp mütercimleri lise mezunu personele yaptırılan ek görevlerle uğraşmak durumunda bırakmaktadırlar. Bu durum çevirmenlerin manevi olarak da yıpranması sonucunu doğurmaktadır.

Vaziyetin kanuni boyutunu anlamak için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre hizmet sınıfı tanımlarına kısaca bir bakalım:

“Madde 36: I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı

Bu kanunun kapsamına dahil kurumlarda yönetim, icra, büro ve benzeri hizmetleri gören ve bu kanunla tespit edilen diğer sınıflara girmeyen memurlar GİH sınıfını teşkil eder.

II- Teknik Hizmetler Sınıfı

Bu kanunun kapsamına giren kurumlarda meslekleriyle ilgili görevleri fiilen ifa eden ve meri hükümlere göre yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, jeolog, hidrojeolog, hidrolog, jeofizikçi, fizikçi, kimyager, matematikçi, istatistikçi, yöneylemci, matematiksel iktisatçı, ekonomici ve benzeri ile teknik öğretmen okullarından mezun olup da mesleği dışında hizmetlerde çalışanlar, Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi veya bölümlerinden mezun şehir plancısı, yüksek şehir plancısı, yüksek bölge plancısı, 3437 ve 09/05/1969 tarih ve 1177 sayılı kanunlara göre tütün eksperi olarak yetiştirilenler ile müskirat ve çay eksperleri, fen memuru, yüksek tekniker, tekniker teknisyen ve emsali teknik unvanlara sahip olup, en az orta derecede mesleki tahsil görmüş bulunanlar, Teknik Hizmetler sınıfını teşkil eder.”

Kültür Bakanlığı bürokratlarının çalışmaları sonucunda verilen önerge ile 23 EYLÜL 2008 tarih ve 27006 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu’nun 2008/14094 sayılı kararı ile üniversitelerin Arkeoloji, Sanat Tarihi, Antropoloji, Etnoloji, Hititoloji, Sümeroloji ve Klasik Filoloji (Latin Dili ve Edebiyatı, Yunan Dili ve Edebiyatı) bölüm ve/veya anabilim dallarından mezun olanlar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 36. maddesinin Ortak Hükümler bölümünün (A/4) numaralı bendi kapsamına alınarak teknik hizmetler sınıfına dahil edilmiş, dolayısıyla özlük haklarında düzelmeler olmuştur. Fakat Mütercim-Tercümanlık, İngiliz Dili ve Edebiyatı, Rus Dili ve Edebiyatı, Alman Dili ve Edebiyatı, İspanyol Dili ve Edebiyatı ve benzeri bölümlerden mezun olup mütercim unvanıyla çalışanlar bu kapsama alınmamıştır. Bu durumda meydana gelen eşitsizliği somutlaştırırsak: a kurumunda çalışan mütercim unvanlı bir memurun maaşı 1300 TL civarındayken aynı kurumda görev yapan bir sanat tarihçisinin maaşı 2000 TL’ye yakın bir rakama ulaşmıştır.
Bu ayrımcı uygulamanın Anayasanın eşitlik ilkesini ihlal ettiği açık bir gerçektir.  Bu sorunun çözümü için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 36. maddesinin Ortak Hükümler bölümünün (G) bendine bir bakmamız gerekiyor:

“Madde 36- …

G) Bu maddede sayılan sınıfların ve fıkraların kapsamının tayininde benzeri veya eşdeğer öğrenim veya hizmetler; ilgili bakanlık veya kuruluşun teklifi üzerine alakalı öğretim kurumu ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın muadelet tevsiki ve Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığı’nın mütalaası alınarak Bakanlar kurulunca tespit olunur.”

Yani, (G) bendi esas alınarak Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın mütalaasıyla alınmış, mütercimlerin hizmet sınıfının Devlet Memurları Kanunu’nun 36. maddesi Ortak Hükümler bölümünün (A/4) numaralı bendi kapsamına alındığını yani Teknik Hizmetler olarak tanımlandığını belirten bir bakanlar kurulu kararı gereklidir. Fakat toplam 183 adet mütercim kadrosunun farklı kamu kurumlarına dağılmış halde bulunması, mütercimleri temsil edecek ve sahiplenecek bir bakanlık bulunmaması sebebiyle böyle bir önerge verilememektedir.

Tabii ki umutlar tamamen tükenmiş değil, arayış süreci devam etmekte, kamuda çalışan mütercimler bir süredir örgütlenmeye, olası bürokratik ve adli çözümleri bulmaya çalışmaktadırlar. Bu süreç içerisinde çeviri eğitimi veren, alan ve çeviriye emek harcayan herkesin bu durumdan haberdar olması ve desteği önemlidir.