Çeviri Terörü ve Yapayalnız Çevirmen

Posted by on Aralık 25, 2006 in Güncel

Bir yıl kadar önce biri çıkmış, Dostoyevski çevirilerinde sansür var söylentileri yaymıştı. Rusça bilmediği halde, İngilizce çevirilerine bakarak ve anlaşılan İngilizce çevirilere tereddütsüz güvenerek, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler adlı eserinin sansürlendiğini, ve sansürün de sadece ve sadece Osmanlı-Bulgar çatışmalarıyla ilgili kısımda olduğunu öne sürmüştü. Anlaşılan bu kişi için Dostoyevski sadece basit bir oryantalist, oryantalist geleneğin klasik bir imgesi olan barbar Türk imgesini budalaca kullanan vasat yazarlardan biriydi. Bu savları içeren temelsiz yazısını neyse ki bazı yerlerde yayınlatamamış ve ne yazık ki bazı yerlerde yayınlatmıştı. İşin tuhaf yanı, kimse bu kişiye “Rusça biliyor musun, bilmeden nasıl çeviri eleştirisi yapıyorsun?” diye sormamıştı. Ayrıca edebiyata magazin gazeteciliği gözüyle bakmasının da önüne geçilememişti. Ben, kendi payıma, çeviriye yönelik terör saçan bu ideolojik yaklaşımın gelecekte daha da büyük bir sorun halini alacağını düşündüğüm için “Soğuk Savaş” adıyla bir yazı yazmıştım (Bianet, 31 Aralık 2005; ikinci yayın: “Çevirmen Otomat Mıdır?”, Çeviribilim, 4 Ocak 2006).

Bu kişinin temelsiz sav ve yaklaşımları bir gazetede yeniden konu olmuş (23 Aralık 2006, Vatan). Yeni bir sav yok, aynı kişi bu kez hazırladığı bir Tolstoy kitabının tanıtımını yaparken eski savları yineliyor. Fakat özgün metnin dilini bilmeyen birinin nasıl olup da çeviri eleştirisi yaptığı, ortaya attığı suçlamanın basitliği hâlâ dikkat çekmiyor. Gazete haberini yazan kişinin yaklaşımı da, çevirmenlik mesleği açısından çok küçük düşürücü: “İletişim, Can, Sosyal, Cem, Morpa, MEB, Oda, Timaş, Antik, İskele, Engin adlı yayınevlerinden çıkan Karamazov Kardeşler’de, ilgili bölüm tahrifata uğramış. Sadece Öteki ve Alfa Yayınları, bu bölüme sansür uygulamamış.” Çeviriyi yayınevleri mi yapıyor? Yumurta yerken hangi tavuk yumurtladı diye sormuyorsunuz, ama çeviri okurken hangi çevirmen çevirmiş diye bakmıyor musunuz gerçekten? Bunların hangisi özgün dilden çeviri, bazıları intihal mi, M.E.B. hâlâ kitap mı yayımlıyor? Rusça çevirmeni olmanın, eseri özgün dilden çevirmenin saygınlığı yok. O zaman eserin saygınlığını, çevirinin aslına sadık olması gerektiğini hangi zeminde savunuyorsunuz? Çevirmenin çeviri kararı vermeye de hakkı yok, karar verdi mi sansür yapmış oluyor. Çünkü bu yaklaşıma göre, çevirmen bir otomat, hiç olmasa, düğmesine basıldığında fotokopi çekse daha iyi.

Hayatta olsaydı Rusça çevirmenleri olan Nihal Yalaza Taluy ve Leyla Soykut hanımların ne tür çiğliklerle karşılaşacağını hayal etmek istemiyorum. Ergin Altay’ın klasikleşmiş çevirisinin bu tür çeviri magazini konusu olduğunu görmek beni üzüyor. Türkiye’de Rus edebiyatının Rusçadan tanınmasına yardımcı olmuş klasik çeviriler ve çevirmenleri saygın ve terbiyeli çeviri eleştirilerine layık, bu karalamalara değil. Böyle bakıldığında, bu cüretkar kişinin en azından Tolstoy çevirileri eleştirileri için bir Rusça çevirmeni olan Mazlum Beyhan’ın yardımını alması, kendisi için tam bir yüce gönüllülük örneği. İnsan şaşırıyor. Fakat sadece iki çevirinin “sansürsüz” olduğunu öne sürmesi; bunlardan (Rus klasiklerinin bir kısmını İngilizceden bir kısmını Rusçadan çevirilerle yayınlayan) Öteki Yayınevi’ne ait olan çevirinin Ayşe Hacıhasanoğlu’nun Rusçadan çevirisi olması; Rusçadan “Nazım’la Yedi Yıl” (2006) ve “Dünden Bugüne Kürtler” (2004) gibi çevirileri yayınlanmış olan Hacıhasanoğlu’nun, geçmişte, 1974 yılında “Sovyet Gözüyle Jön Türkler” adlı bir çeviriyi Mazlum Beyhan’la birlikte yapmış olması yanyana gelince insan yorumlamakta güçlük çekiyor.

Ve bütün bunların arasında çevirmenin yalnızlığı ne korkunç. Yayıncı “Bu tamamen çevirmenden kaynaklanan bir yanlışlık” diyor; ünlü ve deneyimli bir yazar “Bu tür durumlarda baş sorumlu çevirmendir. Tabii editörün de satır satır denetlemesi gerekir” diyor. Suç sabitlenmiş, çevirmen karar almaktan aciz bir kişi olarak yargılanıyor; robotun bir parçası bozulmuş.

Dilerim, birileri, kurumlar, kişiler çıkar, Dostoyevski’yi basit bir oryantalist, çevirmeni de kendi kararlarını alma aşamasına gelmemiş bir robot gibi göstererek edebiyatı da, çeviri sanatını da değersizleştiren bu ideolojik magazini aşıp ötesine geçer ve çevirmenin mesleki haklarını elinden alan, çevirmeni özgürlükten yoksun ve çeviri terörü karşısında çaresiz kılan bu saldırılar karşısında yalnız kalmaktan kurtarır.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir