İstanbul’dan Bodrum’a Duble Sorgu

Posted by on Haziran 9, 2011 in Güncel, Yorum

Çeviribilim‘i tatil etmenin imkanı yok. Çeviri her yerde.

Susurluk’a neden bir Susurluk Demokrasi Heykeli dikilmediğini konuşarak Susurluk’tan geçtikten bir süre sonra, hızlandırılmış İstanbul-Bodrum Duble Yol çalışmalarının ortasına düştük. “Bir duble yolla kafayı bulmak mümkün müdür, üç aylara girerken duble yol yapmak doğru mudur?” diye şakalaştığımız sırada, dev makineler yolun kenarındaki ağaçları, tepeleri parçalayarak kamyonlara dolduruyor, yolu “dubleleştiriyorlardı”. (Meğerse duble yollar da 2023 projesi dahilindeymiş.) Solumuzdaki şeritten geçen bir kamyondan fırlayan taş uçarak geldi, arabanın ön camının sağ tarafına “güüümmmm – çatırt!” diye bir sesle kondu. Şans eseri içeri girmeyen taşın camda açtığı delik ve çatlağa bön bön bakmadan bir saniye önce, çevirmen Funda Uncu’nun önce İstanbul, sonra Bodrum’da duble sorgulamaya alınmış olduğunu okuyordum gazetede.

Arabayı durdurmadık, çekip giden kamyonun plakasını almaya zahmet bile etmedik – kısa bir an için, duble yol yapan şirketten zararı karşılamalarını isteyip isteyemeyeceğimizi mırıldandık, ama lafı uzatmadık. Kaza ve ölüm tehlikesini ucuz atlatmış olmamızın üzerinde de pek durmadık, bu telaşlı yol çalışmasının yaklaşan seçim için gösteriş olduğunu da birkaç kelimeyle konuştuk.

*

Çevirmen Funda Uncu’nun hayatında açılan bu çatlağı da kimsenin onarmaya kalkışacağını sanmıyorum. Bu Chuck Palahniuk yüzünden yaşadığı ikinci sorgulamaymış: ilki savcılıkta, İstanbul’da olmuş, ikincisinde Bodrum’da, tatildeyken değil, çevirmenlik yapmadığı sırada çalıştığı mobilya mağazasından alıp karakola götürmüşler. Burada tuhaf olan ilk şey, ifade verme işleminin davetsizce, önceden haber vermeden karakolda yaptırılması. Yazar tatile Bodrum’a gelse, hemen yakalayıp ifadeye götürebilir misiniz karakola – çevirmeni ne hakla götürüyorsunuz? Ve ikincisi, Amerikan pasaportlu yazara sorabilir miydiniz bunları neden yazdın diye – çevirmene ne hakla soruyorsunuz?

Mantıklı bir dünyada, yapılması gereken şey, çevirmenin ve çevirmeni temsil eden örgütlerin, kurumların durumu protesto etmek, mırıldanmakla yetinmeyip ciddi bir tazminat davası açması. Sırf çevirmene kötü davranılmış olması nedeniyle değil (çevirmenin avukatı kötü muameleyi reddetmiş), bir çevirmen olan insanın hayatında ölüme yol açabilecek bir çatlak açıldığı için. Hopa’da ölen emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun yaşadığından farklı bir şey değil bu: Lokumcu itilip kakılacağını, üzerine gözyaşartıcı bomba atılacağını bilerek halay çekmiyordu orada. Polis de yaptıklarının ölüme yol açacağını bilmiyordu. Ama bir olasılık vardı o resmi zor kullanmanın içinde. Her ölçeğiyle şiddet böyle bir şey: başladı mı sonu bilinmiyor. Ve Uncu için de aynı şey, aynı belirsizlik sözkonusuydu: kalbi zayıf olabilirdi, kaygılı bir mizacı olabilirdi ve her koşulda, bu olayın, edebiyat eseri çevirirken pornocu muamelesi görmenin onun psikolojisinde açtığı çatlağın büyüyüp büyümeyeceğini, kendi kendini onarıp onaramayacağını kim biliyor? Cam kendini onaramıyor, insan ruhu nasıl onarsın? İki çevirmenin ruhu, peşpeşe zedelendi: Burroughs çevirisiyle Süha Sertabiboğlu suçlandı ve Palahniuk çevirisiyle Funda Uncu. Bu olaylar protestonun, mırıldanmanın ötesinde, ciddi bir tazminat gerektiriyor.

Hatta bu tazminat talebine bu kez Mankenler Birliği’nin de destek vermesi gerekiyor.

(devam edecek..)

Çevirmenler Birliği, Funda Uncu’nun karakola çağrılma süreciyle ilgili bir basın açıklaması yayınladı:

Meslektaşımız Funda Uncu, Chuck Palahniuk’un “Ölüm Pornosu” adıyla Türkçeye çevrilen romanı hakkında başlatılan müstehcenlik soruşturması kapsamında ifadesi alınacağı gerekçesiyle Bodrum karakolunda saatlerce tutulmuş ve bu arada aşağılayıcı sözlere maruz kalarak tacize uğramıştır.

Çevirmenlik ülkemizde zor yaşam koşullarında güçlükle yürütülen bir meslektir. Başka dilde yazılmış bir eseri profesyonelce dilimize kazandırmak görevini yerine getiren bir çevirmenin, sanatsal ve bilimsel alana giren bu faaliyetlerinden dolayı çağdışı kalmış bir yasal mevzuat gereği suç işlemiş gibi muamele görmesi, karakollarda, savcılıklarda, mahkeme salonlarında ve hatta hapishanelerde süründürülmesi, akıl ve vicdan sahibi hiç kimsenin kabul edemeyeceği bir durumdur. Evrensel hukuk normlarının açık bir ihlali olan bu uygulamaların üstüne, bir de çevirmenin keyfi davranışlara maruz kalması, aşağılayıcı sözlerle mesleki ve cinsel kimliğinin hedef alınması tam bir skandaldır.

Meslektaşımız Funda Uncu’nun maruz kaldığı bu kötü muameleyi şiddetle kınıyor; yasaları uygulamakla yükümlü olan görevlileri, insan onuruna saygılı davranmaya ve hükümeti, duyarlı olmaya davet ediyoruz.

ÇEVBİR

Not: Çeviribilim‘in 5., Temmuz-Ağustos sayısı büyük olasılıkla cinsellik-sansür-çeviri temasına da – ister istemez yine – yer verecek.