Çağdaş Kadın Sergisi Tercümeyle Açıldı

Posted by on Eylül 17, 2011 in Güncel

İstanbul Modern’deki yeni bir sergi açılışı nedeniyle müze tarafından bir basın açıklaması yapıldı:

“Serginin açılışında Emine Erdoğan konuşma yaptı

Hayal ve Hakikat sergisi açıldı

İstanbul Modern’in kadın sanatçıların 1900’lü yılların başından bugüne uzanan üretim sürecini yansıtan  Hayal ve Hakikat – Türkiye’den Modern ve Çağdaş Kadın Sanatçılar sergisinin açılışı dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleşti.  Açılışa  Emine Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, sanat ve iş dünyasından çok sayıda kişi katıldı.

Serginin açılışında konuşan Emine Erdoğan, Kadın sanatçıların 1900’lü yılların başından günümüze uzanan eserlerini bir arada görmenin herkese yeni ilhamlar sunacağını ve yeni ufuklar açacağını belirtti. Serginin ismi Hayal ve Hakikat’ın ülkemizde bir kadın tarafından yazılan ilk roman özelliği taşıdığını söyleyen Emine Erdoğan, “Fatma Aliye Hanım’ın Ahmet Mithat ile birlikte kaleme aldıkları bu eser, sadece edebiyat tarihimiz için değil, aslında sosyal ve kültürel hayatımız içinde de çok önemli bir yer işgal ediyor” dedi. Fatma Aliye Hanım’ın Fransızca’dan ilk tercümelerini yapmaya başladığında insanların bir kadının böyle tercümeler yapamayacağını, bu tercümelerin babası Ahmet Cevdet Paşa tarafından yapmış olması gerektiğini iddia ettiklerini anlatan Erdoğan, “İşte bu serginin bir ucunda bir kadının tercüme yapamayacağını düşünen bir dönem var. Diğer ucunda ise eserleri dünyaca ünlü müzelerde ve sergilerde yer bulan ve büyük takdir toplayan kadınlarımız var” görüşünü dile getirdi.

Bir toplumun ne kadar ileri bir seviyede olduğunu o toplumda üretilen sanat eserlerine, kültürel değerlere ve sosyal ilişkilere bakarak da anlayabileceğimizi belirten Emine Erdoğan, “ İnsanın kendini tanıması, kendi sınırlarını anlaması ve bu sınırları zorlaması sanat yoluyla mümkün olmuştur. İyi edebiyat olmadan, iyi müzik olmadan, iyi resim olmadan, bireylerin ve toplumların iyi yetişmesinden de söz edemeyiz.” Erdoğan, kadınların hayata dair diğer her alanda olduğu gibi, sanat alanında da öne çıkmalarını gerektiğine inandığını vurguladı: “Bugün kadınlarımızın siyasal, sosyal ve ekonomik faaliyetlere her geçen gün daha fazla katılmayı arzu etmeleri, son derece sevindiricidir. Kadınların ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel platformlarda daha fazla yer almaları için, eğitime önem vermemiz gerektiği açıktır. Son yıllarda kız çocuklarımızın eğitimi için verdiğimiz büyük çabanın, yakın gelecekte hayatın her alanına yansıyacağına inanıyorum. Bizim medeniyetimizin inşasında, kadın ve erkek ortak bir rol oynamış, devlet yönetiminden eğitime, kültürden sosyal yaşama kadar Türk kadını her alanda erkeğin yanı başında yer almıştır. Geçmiş tecrübelerden istifade etmemiz, sadece ülkemiz için değil bölgemiz ve dünyamız için de büyük önem taşıyor.”

Emine Erdoğan sergide yer alan eserlere bakıldığında Türk kadınının ne kadar nitelikli eserler ürettiğini görebildiğimizi belirtti:“Şunu önemle vurgulamak gerektiğini düşünüyorum: Burada sergilenen ürünler, sadece kadınlar tarafından üretildiği için sergilenmiyor. Bu ürünler, hem üslup hem de içerik açısından güçlü sanat eserleri oldukları için burada sergileniyorlar” dedi. “Hayal” ve “Hakikat” kelimelerinin ilk bakışta birbirinden uzak ve birbirine tezat kelimeler gibi durduğunu ancak bugün hayal edilebilen şeylerin bir gün hakikat olabilecek olan şeyler olduğunu söyleyen Erdoğan, “Gerçekliğin soğuk ve rahatsız edici ortamında hakikate belki de sadece hayal ile ulaşmak mümkündür” dedi. Emine Erdoğan, bugün dünyanın birçok yerinde adaletten, sevgiden, barıştan, iyi niyetten, insana dair bütün güzelliklerden uzak günler yaşandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsani duyarlılığımızın artması için sevgi, adalet ve barış gibi kavramların güçlenmesi gerekir. Bu duyarlılığı artıracak olan alanların başında da hiç şüphesiz sanat geliyor. Bugün her alanda olduğu gibi kadın eli değmiş sanata da insanlığın çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu serginin bu konuları düşünmemize de vesile olmasını diliyorum. Burada sergilenecek olan eserlerin, özellikle genç arkadaşlarımızın sanata olan ilgilerini artıracağına inanıyorum.”

İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı da 2004 yılında İstanbul Modern’in açılışına olanak sağladığı için Başbakan Tayyip Erdoğan’a minnettar olduklarını dile getirerek, Emine Erdoğan’a bu anlamlı serginin açılışına katıldığı için teşekkür etti ve Başbakan Erdoğan ve Emine Erdoğan’ın İstanbul Modern’in açılışında da heyecanlarını paylaştıklarını belirtti.

Mustafa Sönmez, Şubat 2011’de şöyle yazıyordu:

“Türkiye kapitalizmi şunu göremedi, ya da görmek işine gelmedi: 1980 sonrasının küresel kapitalizm koşullarında , uluslararası piyasalarda uzmanlaşma ve teknoloji geliştirme yetkinliği rekabet gücünün önemli unsurları haline geldi. Hızla gelişen ve değişen bilgi ve iletişim teknolojileri, iş yapma biçimlerinde köklü değişiklikler yarattı. Bilgi yoğun ve yüksek katma değerli mal ve hizmet üretimi ön plana çıktı. İşgücünün ucuzluğu değil, işgücünün eğitim seviyesi ve gerekli yeteneklere sahip olması önem kazandı. Akıllı kapitalistler, akıllı işçiye yatırım yaptılar. Bizimkiler gibi çapaçul kapitalistler ise varsa yoksa ucuz emekten ve kamu malı yağmasından nasiplenmeye baktılar.

Sonra bir de dönüp baktılar ki, Çin ve Hindistan gibi, ibadullah ucuz emeği olan ülkelerle tekstil, giyim, deri gibi geleneksel sektörlerde rekabet mümkün olmaktan çıkmış… Otomotiv, makine, beyaz eşya, ana metal ve petrol ürünlerinde ihracata odaklanmayı deneseler de, çoğu çakma ihracatçı kaldı. Net ihracat, birkaç sektörden öteye geçemedi. Çoğu sektörde net ithalatçılığı aşamadılar. Sıcak para morfinmanlığı, onun ithalatı kışkırtması karşısında, birçok sektör, iyice havlu atar hale geldi ve bir kısmı dışarı ile rekabeti bırakıp içeride konut, plaza, AVM sektörlerinden; devletin terke zorlandığı sektörlerden para kazanma yolunu seçti. Ama, bunun da bir sonu var tabi ki.
***
Torba yasaları ile ucuz ve güvencesiz emeğe ihtiyaç duyan aciz burjuvazi, teknoloji üretiminde yetersiz, modern teknoloji kullanımını yaygınlaştıramıyor, işgücüne nitelik kazandırmaya niyeti ve sabrı yok, yüksek katma değerli ürünlerde üretim yeteneği çok sınırlı, tesislerin üretim ve yönetim yapılarında modernizasyon ihtiyacına cevap veremiyor. Bu acizlik içinde saplantı halinde, hep işgücünü ucuzlatmanın, onu, ihbar-kıdem tazminatı engeline takılmadan şekillendirmenin derdinde. Devleti de ucuz hizmete, bunun için de ucuz ve güvencesiz memur istihdamına yönlendiriyor.”

Müzecilik ve sergicilik, genel olarak kültür sektörü de devletin terke zorlandığı sektörlerden biri.

12. İstanbul Bienali’nin açılışındaki bir sanat etkinliği de bu vurguyu geçmişle bugün arasında bir köprü kurarak tamamlıyordu:

“Açılışa Vehbi Koç’un Kenan Evren’e yazdığı mektup damga vurdu.
Cumartesi günü kapılarını açacak olan 12. İstanbul Bienali’nin bugün yapılan resmi açılışı, Kamusal Sanat Laboratuarı’nın yaratıcı eylemine tanık oldu. Grup, 2016 yılına kadar Bienal’in sponsorluğunu alan Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un 3 Ekim 1980 yılında Kenan Evren’e yazdığı ve “emrinize amadeyim” sözleriyle sonlanan mektubunu “kazı kazan” oyunu düzeneğinde bir davetiye şeklinde tasarlayarak Bienal katılımcılarına dağıttı.

Bu yıl “İsimsiz” ismiyle düzenlenen İstanbul Bienali organizatörlerinin elinden çıkmış gibi görünen katılım davetiyesini kazıyanların karşılarına Vehbi Koç’un mektubu çıkıyor. Kamusal Sanat Laboratuarı eylemle ilgili yaptığı açıklamada; “Bienalin başlığı faili meçhul isimsiz mektupları düşündürdü. Biz de imzası belli, ismi üzerinde sahici bir mektup bulalım dedik. Adı konsun bu işin artık. Okunsun ve hatırlansın. Kültür sanat hamisi babacan sermaye Türkiye’nin ekonomik düzenini kurarken elleri titremeden imzaladı bu mektubu.” diyor.

Kamusal Sanat Grubuna üye yaklaşık 20 sanatçı, Bienal’in resmi açıklamasının bitiminde İKSV Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve İstanbul Bienali Ana Sponsoru Mustafa V. Koç başta olmak üzere yerli, yabancı katılımcılara ve basın mensuplarına “Kazı Kazan Davetiye”si ve eylemlerini açıklayan basın metnini dağıttı. Üzerinde “kazıyın” ibaresi olan davetiyeyi merakla kazıyan davetliler Vehbi Koç’un mektubunun Türkçe ve İngilizce metniyle karşılaştı.

Vehbi Koç’un mektubu için “sömürü düzeninin kuruluş sözleşmesi, faşist iktidarın protokolü, işçiler, öğrenciler, sanatçılar ve ülkenin tüm ilerici güçleri için idam fermanıdır.” diyen Kamusal Sanat Laboratuarı, sanatseverlere şu soruları yöneltiyor; “On yıl boyunca bir dize şiiri, bir paragraf romanı, bir muhalif resmi işkencelerde, cezaevlerinde sanatçıların burunlarından fitil fitil getiren bir güç hangi sanata destek çıkar? Sosyal devlet anlayışı gereği sanata, eğitime, sağlığa harcanması gereken paralar, şişirme operasyonlarla dağları taşları bombalayarak harcanırken devletin savunma ihalelerini alan bir firma neden biz sanatçılara sponsor olur?”

Açıklamasına “Unutturmak iktidarın en büyük silahıdır.” Sözleriyle devam eden grup; “Ama biz o isimleri hiç unutmadık. Ne insanca yaşamak için bedel ödeyenleri ne de yaşamı pazarlamak için can alanları. Gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için, üzerindeki yaldızı çekinmeden KAZIYINIZ. Göreceğiniz bu ülkenin geçmişi, bugünü ve geleceğidir.” diyor.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 12. İstanbul Bienali, kapılarını 17 Eylül Cumartesi günü sanatseverlere açıyor.”