İkinci Dil Çevirisi Olarak İntihal

Posted by on Mart 21, 2007 in Kuram

İntihal Kültürü adlı çalışmamın (Varlık, Mart 2007) yazılı bir eleştirisi yayınlanmadı, ama anladığım kadarıyla, eğer bir eleştiri gelirse, “ikinci dil çevirilerini” intihal alanında tanımlamasından yola çıkarak gelecek. Çünkü “ikinci dil çevirmenliği” oldukça yaygın bir uygulama ve “intihal” ifadesiyle yanyana geldiğinde insanın ruhunu karartıyor.
Oysa “ikinci dil çevirisinin” “intihal” alanında tanımlanmasının koşulları benim açımdan çok belirsiz değil: ikinci dil çevirisi yapılabilir, fakat bu çeviri kendini her açıdan anlamlı kılmalıdır. Bu birçok şekilde yapılabilir: Çevrilen metnin özgün dilden çevrilme olanağının kesin olarak bulunamadığı açıklanır (örneğin Eskimo dilinden ya da eski Mısır dilinden bir şiir çevrilmiştir). Fakat bu durumda kaynak metin, yani çevirisi yapılan ikinci dil metni belirtilir (örneğin üzerinde Çin şiiri antolojisi yazan derlemeler vardır, fakat ancak bazılarında çevirilerin İngilizceden yapıldığı, ve daha da az bazılarında hangi İngilizce çeviriden yapıldığı belirtilmiştir). Dolayısıyla, ikinci dil çevirisinin intihal alanındaki yerinin belirginleşmesi, o alandan çıkmaya doğru yaklaşması için temel ölçüt, çeviri kaynağının açık seçik bir şekilde belirtilmesidir. İkinci bir ölçüt, bir özgün dil çevirmeninin ortaya çıkıp o metni çevirme olanağının açık bırakılmasıdır (yani telif hakkı öne sürülerek, bir Rusça çevirmeninin, İngilizceden çevirisi yayınlanmış Rusça bir metni çevirme hakkı sınırlanmamalıdır).
İkinci dil çevirisinin intihal alanında yer aldığını fark etmem, çevirmenleri az sayıda bulunan Rusça çevirmenliği alanında çalışırken elde ettiğim deneyim sayesinde oldu: birdenbire, bir dil alanının ikinci dil çevirileriyle kuşatılabildiğini fark ettim. Ardından, bunun başka dillerde, ya da egemenlik alanı geniş ve bağımsız olan dil ya da kültürlerde yaşanmadığını fark ettim. Örneğin, İngilizcede bir Rus klasiğinin Fransızcadan çevirisinin yayınlandığını göremezsiniz, ama Türkçede bunu görmek mümkün.
İkinci dil çevirmenliğini “intihal” olarak tanımlanmış görünce yaşanan tedirginliğin bir nedeni de, aslında “intihal” kavramını belirsiz ve genelleyici bir şekilde kullanıyor olmamız; birisi bu adı kullanmış ve biz sürdürüyoruz. Oysa kavramın tanım alanını araştırınca anlamı zenginleşiyor, çeşitleniyor: asıl kavram “sirkat”, “intihal” onun kümesi içinde yer alıyor. Ben daha önce Mustafa Nihat Özön’ün 1954 tarihli Edebiyat ve Tenkid Sözlüğü’nden yararlanıyordum bu kavramı tanımlamak için, fakat 1985 tarihli, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (Tercüman Yayınevi), “sirkat” için daha geniş bir tanım getiriyor:

“Başkasına ait şiir veya nesir bir eserden, yazarının adını belirtmeksizin bazı parçalar alıp kendininmiş gibi gösterme veya eserin bütününü kendine maletme, ahz u sirkat, aşırma da denir. Eserin tamamını veya bir kısmını almaya intihal, manayı çalmaya ilman ya da kelimeleri değiştirerek almaya ise igore ya da selh denir.”

Dolayısıyla, bir ikinci dil çevirisi “ilman” olarak tanımlanabilir. Nihat Özön, eski edebiyatta Farsça ve Arapçadan çevirilerin telif eser gibi gösterilerek edebiyata sokulduğunu belirtiyor; “korsan çeviriler”de bu çerçevede yer alıyor.

Çevirmen, kolayca kaçınabilir mi ikinci dil çevirisinden? Hayır. İş alanının dar olduğu, çevirmenliğin mesleki koşullarının zengin olmadığı bir ortamda, iş iştir çoğu zaman. Sorun, asıl olarak kültürün ve işi bu şekilde tanımlayanların yapılanmasında; ürünün dolaşım serbestliği için değerler ve ölçütler birçok alanda gözardı ediliyor.
Peki, çevirmen ikinci dil çevirisini “intihal” alanında daha sağlam bir yere çıkartabilir mi? Evet, çevirisinde kaynağını belirtmekte, mümkünse çevirisine çalışma yöntem ve sürecini açıklayıcı bir önsöz yazmakta, bir özgün dil uzmanının danışmanlığını almakta ısrar ederse, çıkartabilir.
Ama, çevirmen her zaman farkında olabilir mi ikinci dil çevirisinin? Hayır, kaygıları farklı bir alana yönelik olduğundan, dil hünerini sergilemek ya da dil uzmanlığını kullanmak üzere çalıştığından sorunun farkına varmayabilir. Metinler çoğu kez çok katmanlı gelebilir. Örneğin, ben, Beethoven’in ünlü sözlerinden oluşan kısa bir derlemenin çevirisini yaptım. Ancak çok sonraları, aslında Almanca olan bir metnin İngilizce derleme çevirisinden çeviri yaptığımın ayırdına varabildim. Bunun ardından, bir başka ikinci dil çevirisi yapmayı gerekli gördüğüm, Werner Sombart’ın Almanca metninin İngilizce çevirisinden çeviri yaptığım zaman, çeviriye yazdığım önsözde hangi çeviriden yararlandığımı, çeviriyi ikinci dilden yapma nedenimi ve özgün dilden bir çevirinin de gerekli olduğu düşüncemi açıkça belirttim.

İntihalin kültür içindeki yeri, egemenliği çok geniş; sinemada bunun çok şaşırtıcı örnekleri var; edebiyatta örnekleri olduğu ortada; ama insan bu alanda tanımlama yapmaya çalıştığı zaman, bir girdaba düşüyor bir yanıyla, sonuçta birçok dini yapısını eski bir yapının yenilenmesiyle ortaya çıkarmış, kiliseleri camiye dönüştürmüş bir kültürün içinde yaşıyoruz. Belki de intihalin, öykünmenin, yenilemenin insan hayatında ahlak alanından ayrı olarak tanımlanması gereken bir yeri var: Doğunun hayatında Batının hayatından farklı olan bir şeyler var, yerleştiği yeri tahrip etmeyip içine alıyor, başkası saymayıp kendine katıyor.. belki de.. her koşulda intihal çevresinde düşünecek çok şey var.

Gogol, Ölü Canlar çerçevesinde intihal tanımı ve küçük bir çeviri tarihçesi için bkz. Çevbir Ölü Canlar Atölyesi rapor eki, “ÖLÜ CANLAR: ÖLÜ ÇEVİRİLER“.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir