Kime sıra gelecek derken.. Sıra yine çevirmenlerdeymiş..

Posted by on Mart 10, 2013 in Güncel

TÜÇED, Türkiye Çevirmenler Derneği mesleki yeterlilikle ilgili, güncel bir açıklama yaptı DHA’ya: “Tercümanın tercümanı sorunu“. Radikal gazetesi, DHA ajansının haberini alıp içindeki sözü yanıltıcı bir şekilde kullanarak farklı bir manşetle haber yaptı: “Çevirmenler Derneği: Kürtçe hukuka uygun olmayan basit bir dil“. Bu haber hızla sosyal medyada yayıldı, derneğe ve açıklamanın atfedildiği kişiye tepkiler başladı. Dernek gazeteye ulaşmaya çalıştığını ama ulaşamadığını söylüyor, o sırada FıratNews adlı başka bir ajansa ulaşıp oraya açıklamalarını, haberin düzeltmesini vermişler: “Türkiye Çevirmenler Derneği: Kürtçe’ye ‘basit bir dil’ demedik“. Fakat haber başka sitelere, yeni yorumlarla ve başlıklarla yayıldı: Ensonhaber, Vatan..

Ertesi gün ilginç bir şekilde, diğer çeviri örgütlerinin ya da başka kurumların değil, İstanbul Kürt Enstitüsü adlı Kürtçe dil kursunun  konuyla ilgili görüşü alındı- ve yine yönlendirici bir haber başlığıyla haberleştirildi: “‘Kürtçe basit bir dildir’ açıklamasına sert tepki“.

Tuhaf olan temel şey şu: Yanıltıcı başlıklar dışında, iki kurumun ve kişinin görüşü arasında bir fark olduğunu söylemek zor. Radikal gazetesinin “sert tepki” başlığıyla aktardığı haber metninde İstanbul Kürt Enstitüsü’nün görüşünün TÜÇED haberinde dile getirilen görüşe yakın olduğu görülüyor.

Farqini “hiç eğitim görmemiş ve Türkçe eğitim almış insanların zaten hem Kurmanci hem de Zazaki’ye hakim olmaları mümkün mü?” diye soruyor ve “mahkemelerdeki tercümanlara ilişkin ise eğitimden geçmeleri, alt yapılarının olması gerektiğini” belirtiyor, TÜÇED-Kunar’ın görüşüyse şöyle geçiyor haberde: “Tercümanın, sanığın hukuki taleplerini Türkçe’ye çevirememesi nedeniyle Kürtçe savunmayı reddedip Türkçe savunma yaptığını aktaran Kunar, Uluslararası Çevirmenler ve Çeviri Kuruluşları Federasyonu’nun tarafından tercümanlara mesleki eğitim ilgili çalışmaların başlatılması için devletin desteğine ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.”

Her iki kurum da mesleki eğitim gerektiğini savunuyor.

Tek fark: gazetenin iki gün içinde attığı yönlendirici başlıklar- “basit bir dil” ve “sert tepki”.

Şimdi durup bakalım.

Bir ajanstan haber alıp haber metnine hiçbir ekleme yapmadan, sadece metinden yanıltıcı bir yorum yaparak haber başlığı atan bir gazete- ve bu başlığa verilen tepkiler…

Bir antropoloji kitabının içinde kafatasları görerek bunları topluma kafatasçılık diye anlatan bir siyasetçi..

Bir romanın başlığında “porno” sözcüğü geçiyor ya da kapağında erotik bir resim var ya da içinde erotik olaylar anlatılıyor diye kitapları sansürleyen kurullar..

Bir şiirin içinde “tanrı” geçiyor ya da “bira” geçiyor ya da şair Allah’a karşı konuşuyor diye şiir sansürleyen editörler..

Hep aynı akıl dünyasının ve yaklaşımların örnekleri.. bilime, eserlere, eser sahiplerine, kurumlara gündeme yönelik hedeflerle müdahale etme örnekleri..

*

DHA ajansının haberi sunumuyla Radikal gazetesinin sunumu arasındaki farkı kabul eden, ama “ya bu görüşe – ‘Kürtçenin basit bir dil olduğuna’- aslında inanıyorlarsa” diyerek tereddütlerini dile getirenlerle karşılaştım.

Kanımca bu doğru bir yaklaşım değil. Bir haberci niyet okuyamaz.

Basit yaklaşım daha doğru: Bir gazetenin bir ajanstan aldığı habere yönlendirici, haber metnini içinde açık seçik olmayan bir görüşü dile getiren bir başlık ekleyerek yayınlama hakkı yoktur. Ek bilgi katabilir, haberi zenginleştirip gerçeği daha geniş bir zeminde sunabilir. Ama haber konusu olan kişilere zarar vereceği apaçık belli olan şekilde haber yapma özgürlüğü olamaz.

Yoksa çevirmene karakolda sorulan soruları tekrar etmiş olur: “Sen manken misin? Sen bu kitabı okudun mu? Ne yaptığının farkında mısın?”

Bir gazetenin bir kurumla ilgili haberini okuyan okur, başka kaynaklara bakmaya, bu bilgiyi teyit etmeye mecbur değildir. DHA ajansının metninde Radikal’in haber başlığını haklı çıkaran bir şey yok, fakat Radikal’in haber başlığından sonra aynı metni okuyan bir okur, o sonucu çıkarmaya koşullandırılmış olmaktadır. Dolayısıyla bu kadar hassas bir konuda yapılan özensizlik bir kuruma ve kişiye zarar vermiştir. Bu çerçevede bu zarar, genel olarak çeviri örgütlerinin ve çevirmenlerin kamuoyundaki imajına zarar vermiştir. Bu hepimizin sorumluluk alanındadır.

Eğer TÜÇED’e karşısındaki bu tutumu kabul edersek, bu tür yönlendirmelerin ve yanıltmaların yapılabileceği – halihazırda var olan – bir ortamı tümüyle yasallaştırmış oluruz.

*

TÜÇED’in ismiyle ben iki kez karşılaştım: birincisi, Banu Tellioğlu’nun Çeviribilim’in 7. sayısında yazdığı “Sorumluluk nereye kadar?” başlıklı yazısını yayına hazırlarken; ikincisi, Avrupa Birliği Bakanlığı Çeviri Platformu’nun İstanbul Toplantısı’nda. Bu toplantıda mesleki yeterlilik tasarısı hakkında, akademisyenlere yönelik, tasarının pratiğe yeterince uymadığını, eksik yönlerinin olduğunu dile getirmiş; Çevirmenler Birliği (Çevbir) dışında bu tasarıyı eleştiren tek kurum olmuşlardı. Çeviri ve çeviribilim eğitiminin sahada yeterli olmadığını, mezun olan öğrencilerin büro çalışması için hazırlıklı gelmediğini, kuramın uygulamaya dönüşmesini sağlamakta güçlük çektiklerini dile getirmiş ve çeviribilimcilerle kararlı bir şekilde tartışmışlardı. (Bu toplantıyı haberleştirmiştik: EdebiyatHaber)

Şimdi, başka bir şey görünür oluyor. Çeviri kurumlarının, büroların, sahada çalışanların çeviribilime, yani çeviri incelemelerine sadece işçi ve iş ihtiyacını karşılamak için değil, aynı zamanda çalışmaların daha sağlıklı ve iletişimli, eşgüdümlü bir mesleki zeminde yürümesi, toplumda çeviri ve çevirmen algısının zenginleştirilmesi için de ihtiyaç duyduğu anlaşılıyor. Basının ve siyasetin çevirmene ve çeviriye yönelik hatalı, kısır, yönlendirmeci yaklaşımlarını bu sahayı daha nesnel, soğukkanlı, çıkarsız ve tarafsız bir şekilde inceleyecek bir zemin gerektiği için önemli çeviribilim – çeviri eğitiminin başlıca amacı iyi çeviri yapan kişiyi yetiştirmek değil, iyi çevirinin yapılabileceği ortamın neye benzeyebileceği üzerine düşünen ve bunun arayışında olan kişiyi yetiştirmek olsa gerek.

Bu olay iki alan, üniversite ve çalışma hayatı arasındaki iletişimin neden çok önemli olduğunu gösteren bir olay. Bu açıdan değerlendirilmesinde yarar var.

*

Bu konuda çeviri sahasının bütün aktörlerinin özenli davranması gerektiğini, basının ve siyasetin yanıltıcı yönlendirmelerine karşı dikkatli olması gerektiğini gösteren bir olgu daha var.

TÜÇED’in DHA haberini yapan Tolga Yıldırım, 27 Şubat günü çok daha sevindirici, güzel bir haber yapmış: Genç çevirmenler için teşvik edici, önemli bir ödül olan Avrupa Birliği Bakanlığı Genç Çevirmenler Ödülü’nün birinciliğini Antalya’daki İnterofis Tercümanlık Merkezi’nde staj yapan Hacettepe Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü son sınıf öğrencisi Özge Bozkurtoğlu’nun aldığını haberleştirmiş. Haberde belirtilmiyor, ama İnterofis, TÜÇED Akdeniz Resmi Temsilcisi olarak görünüyor.

Tolga Yıldırım’ın bu haberine Radikal gazetesinde yer verilmemiş; ama bir hafta sonra, 6 Mart günü, “‘Tercümanın tercümanı’ sorunu” başlığıyla yaptığı yaptığı DHA haberine yer verilmiş.

Şimdi soru şu: Medya, hatta sosyal medya, neden çevirmenlerin ve çeviri dünyasının olumlu haberlerini vermez, ama olumsuz olmayan haberlerini bile olumsuz şekilde vermekten çekinmez.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir