Hak ettiğimiz Times mektubu çevirisi… bu mu?

Posted by on Temmuz 25, 2013 in Yorum

Uluslararası ün sahibi insanlar, The Times gazetesinde 24 Temmuz 2013 günü bir ilan yayınladılar. İlan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yazılmış bir mektup içeriyordu.

Bu mektup anaakım internet medyasında, kimin kimden kopyaladığı belli olmayan, anonim bir çeviriyle yayınlandı, yayıldı.

Çeviri metin şaşırtıcı derecede özensiz bir metin: orijinalin üslubuna kesinlikle uygun düşmeyen bir özensizlik, cümle düşüklükleri ve kavramsal hatalar içeriyor.

Rastgele seçilmiş bir yayın örneği üzerinde, bunların en dikkat çekici olanlarını  işaretleyerek aktarıyoruz. Çeviri metinden önce haberde “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” diye geçen doğru ifadenin çeviri metninde “Konvansiyon” haline gelmiş olması gibi çarpıcı hatalarıyla.

Bu kadar tarihi bir metnin, yarım saatlik bir özen esirgenerek yayınlanması üzücü bir durum.  Medya kuruluşlarının birer çeviri birimi yok mu? Türkiye kamuoyunun hak ettiği çeviri bu mu?

[1GM - 24]  TIMES/NEWS/PAGES... 24/07/13

Güncelleme

Bu mektuba “Bizde de çok adam bulunur!” başlıklı bir bildiriyle yanıt verildi.

“Yeryüzünün fikir ve vicdan sahibi sakinleri;

Hakikati söyleyebilmek ve taşıyabilmek, maddi ve manevi bütün çıkarların üzerindedir. Bu erdeme sahip olmak için insan olmanın sorumluluklarını kararlılıkla üstlenmek gerekir. İnsanlık tarihi, dünyanın her yanında çağlar boyunca oluşturulmuş, birini diğerine tercih etsek bile saygı duymak durumunda olduğumuz, her biri bizlere miras olan nice medeniyeti barındırıyor. Ne yazık ki kimi hegemonik güçler, ekonomik ve siyasi imtiyazlarını kullanarak kendilerini halklardan daha üstün görmek gibi emperyalist dönemlerden kalma bir alışkanlığı hala devam ettiriyor.

Kendilerini bu toprakların birikiminin üstünde görerek insanlığın mirasını küçümsediklerini de ortaya koyan bu baskıcı gruplardan biri geçtiğimiz günlerde The Times gazetesinde, ülkemizin kimi sorunlarına yönelik görüşlerini dile getirmiştir. Bu görüşlerin, ülkesini ve milletini kendi grup ve çıkarlarının üstünde tutarak seven insanları nezdinde hiçbir kıymeti yoktur. Bu cüretkar teşebbüs, insanımızın yakından bildiği ve sadece ülkemize değil yeryüzüne de aşikar ettiği bir tuzaktır. Varlığını kavrayış derinliğine değil, vaat edilmiş kazanımlara borçlu ve ancak suni solunumla hayatta kalabilen bu tutumun insan hakları, sanat, düşünce ve medeniyet ikliminde yeri, karşılığı ve hükmü bulunmamaktadır.

Dostlukla yürütülmesi gereken sanat ve düşünce yarışına hile de karıştıran bu muhteris aktörler şımarık ve nezaketsiz bir tavrın ürünüdürler. Türkiye’nin sanat ve düşüncedeki yaratıcı gücü, uluslararası vitrinlerde yer alan birkaç isim değil, kendi kültürünü ve çağdaş dünyayı özgürce yorumlayan sanatçı ve aydınlardır. Bu ülkenin halkıyla barışık olan sanat ve düşünce insanları, geçmişten bugüne bu toprakların her türlü sorununu çözmeyi bilmişlerdir. Türkiye kendi sorunlarını kendisi bilen, aşan, çözen güçlü ve uzun soluklu insanların ülkesidir: Çünkü kadını-erkeği, genci-yaşlısıyla bizde çok adam bulunur.”

“Güven Adıgüzel, Mustafa Akar, Şeref Akbaba, Mehmet Akdağ, Prof. Dr. Hasan Akay, Hüseyin Akın, Cevat Akkanat, Özlem Albayrak, Yunus Emre Altuntaş, Prof. Dr. M. Fatih Andı, Bülent Ata, Hüseyin Atlansoy, Tayyib Atmaca, Ahmet Ay, Mehmet Aycı, Hasan Aycın, Ali Ayçil, Alparslan Babaoğlu, Mahmut Balcı, Emine Batar, Prof. Dr. Osman Bilen, Hacı Şaban Boztaş, Ayşe Böhürler, Ali Bulaç, Kamil Remzi Cin, Elif Çakır, Furkan Çalışkan, Şeyhü’l-hattatin Hasan Çelebi, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çelebi, Ersin Çelik, Hasibe Çerko, Duran Çetin, Prof. Dr. Mustafa Çiçekler, Mustafa Çiftçi, Ersoy Dede, Aslan Değirmenci, Berat Demirci, Senai Demirci, İhsan Deniz, Ahmet Doğan, D. Mehmet Doğan, Mustafa Baki Efe, Ali Emre, Sibel Eraslan, İbrahim Erdoğan, Mehmet Erikli, Ömer Erinç, Naime Erkovan, Metin Erol, Aykut Ertuğrul, Güzide Ertürk, Hayati Esen, Bilal Habeş Evran, Celal Fedai, Doç. Dr. Özlem Fedai, Erol Göka, Mehmet Ziya Gökalp, Ali Göçer, Abdullah Harmancı, Ali Işık, Leyla İpekçi, Halil İbrahim İzgi, Bünyamin K., İbrahim Kahveci, Sabahattin Kaplan, Yusuf Kaplan, Ayşe Kara, Metin Karabaşoğlu, Nihal Bengisu Karaca, Prof. Dr. Alaattin Karaca, Yasemin Karahüseyin, Hasan Karakaya, Cevdet Karal, Necdet Karasevda, Dilek Kartal, Akif Hasan Kaya, Hüseyin Kaya, Vural Kaya, Mehmet Emin Kazcı, Ahmet Kekeç, İsmail Kılıçarslan, Meryem Kılıç, Taha Kılınç, Turan Kışlakçı, Nurullah Koltaş, Halime Kökçe, Mustafa Köneçoğlu, Yahya Kurtkaya, Mehmet Kurtoğlu, Mehmet Raşit Küçükkürtül, Ömer Lekesiz, Muhammet Mağ, Necati Mert, Mustafa Muharrem, Osman Özbahçe, Yunus Emre Özsaray, Fevzi Öztürk, İskender Pala, Bülent Parlak, Cem Sancar, İsmail Sert, Ayşe Sevim, Ali Sözer, Hüseyin Su, Güray Süngü, Yaşar Süngü, H. Hümeyra Şahin, Selvigül Kandoğmuş Şahin, Cemal Şakar, Yrd. Doç. Dr. Zeynep Kevser Şerefoğlu, Ahmet Taşgetiren, İbrahim Tenekeci, Ceyhun Emre Teoman, Osman Toprak, Necip Tosun, Nursel Tozkoparan, Adem Turan, Mümtaz’er Türköne, Ayşe Uçkan, Mustafa Uçurum, Mustafa Ulusoy, A. Ali Ural, Hayriye Ünal, Özcan Ünlü, Ünsal Ünlü, Ahmet Veske, Sergül Vural, Sümeyra Yaman, Işık Yanar, Sadık Yalsızuçanlar, Suavi Kemal Yazgıç, Kaan Murat Yanık, Sernur Yaslıkaya, Kamil Yeşil, Prof. Dr. Mehmet Oğuz Yenidünya, Handan Acar Yıldız, Mehtap Yılmaz, Gönül Yonar, Tuna Lütfü Yukay, Selahattin Yusuf.”

Anadolu Ajansı’nda yayınlanan kısmi İngilizce çevirisi ciddi sorunlar taşıyordu:

“The declaration criticized the opinions published in the British newspaper, with its headline “We have many men”.

“Saying the truth is beyond all material and moral interests. It is essential to overtake responsibilities of being human in order to have this virtue. History of humanity includes many civilizations which were left to us as legacies. Unfortunately, some hegemonic powers sustain habit of imperialist period such as thinking themselves more superior than people by using their economic and political privileges,” says the declaration.” (Vatan: 02.08.2013)

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir